3 Ocak 2015 Cumartesi

Yeni Zengin Metin Belgesi

Yaşlanıyoruz.Yarın ölsek, hayatının baharındaydı dedikleri günleri bir sürü ipe sapa gelmez işle uğraşmış biri olarak anılacak olsakta,yinede takvimin son yaprağına sarılan gün gibi seviyoruz yaşamayı.Kanadının kırılacağı aklına hiç gelmeyen güvercinler gibi uçuyoruz şehrin kalabalığında çatıdan çatıya,konacak dalımız kalmamış çünkü,ağaçlar sermayenin ve güvercinlerin en azılı düşmanları olmuştur her zaman.Zaman demişken ben bu milenyumu ve de onun getirdiği yenilikleri sevemedim bir türlü,zamane gençleri diyorum bazı zamanlar sohbet arasında ; '' çok mu yaşlışın sanki sen '' diyorlar, dalga geçtiğimi düşünüp kendi içlerinde hiçbir şeyin hesabını yapmadan boş boğazlılık etmekle suçluyorlar beni.Ben mahalle maçlarının yapıldığı,tasoların misket karşılığında takas edildiği,kasasında bonibon yüklü kamyonların bakkallarda satıldığı zamanlardan geliyorum halbuki,benim hayatımdaki en hüzünlü sahneler : kıçı kırık senaristlerin yazdığı sözüm ona gözde mankenlerin oynadığı kıytırık dizilerdeki ayrılık sahneleri değil, yenilginin en sahici yaşandığı,hayal kırıklıklarının birikip sokağın köşesinde her gece çöp atmaya çıkarken yada bakkala giderken bizi kovalayan köpeklerin bize yaşattığı korku ve heyecendan ibaretti,çünkü gerçek hayal kırıklıkları gerçek korkuların yaşandığı zaman anlam bulur.Sonra zaman adaletsizce geçti hepimiz için,şiir okumayı,şiir yazmayı bıraktık,ne geldiyse bundan geldi başımıza,kaderin ve aşkın kıymetini unuttuk.Bir şiir için kilometrelerce yol gidecek insanken,bir şiir kitabını raftan almaya üşenir olduk.Yaşlandık çünkü seneler hızla geçmeye devam etti,kimsenin bizi anlamadığı, dinlemediği, inanmadığı zamanlara dur durak bilmeksizin emin adımlarla ilerliyoruz,en kötüsüde utanmıyoruz artık,insanların yüzlerine bakabiliyoruz,yada sayfalarına koydukları profil resimlerine bazen gizlice bazen de arzular ve istekler doğrultusunda hiç tereddüt etmeden bakıyoruz.Şairin de dile getirdiği üzere '' Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata. '' bu hayata gücendim ben çoktan,kendime, aynı tabakta yemek yediğim, aynı evin kirasını ödediğim insanlara gücendim.Kimse beni tarihle yada bilimle yargılama zahmetine girmedi,zaten şiirlerde olur öyle şeyler.İsterdim ki Ahmet abide o şarkıda '' beni edebiyatla yargıla ikigözüm beni şiirle yargıla '' desin.Kimsenin benim hayatımı paramparça eden yahut benim hayatını paramparça ettiğim insanların okuduğu şiirlerden haberi yok,ben bile bir şair olduğumu unutıyorum bazen,hayatın bana yüklediği sıfatların içinde kaybolup gidiyorum,gittiğim yer ne senden bir adım öteye,ne sana bir adım daha,gittiğim yerin benim dünyamda bir karşılığı yok..Kısa mesafeye götürmeyen bir taksici kadar arsızım seni severken çok uzaklara en uzaklara gidelim istiyorum.Başımızı cam kenarlarının ölü yansımasına değilde omuzlarımıza yaslayalım istiyorum,insanın yükü omzundan değil yüzünden okunur,yüzüne yük,ömrüne omuz olmak istiyorum.Biliyorum bu isteklerimin çoğu mutlu sonla biten filmlerin son sahneleri gibi dokunaklı ve bir o kadar sürrealist,zamanın dışında gelişen olaylar vardır bilirsin,cebindeki iki liranın birini hayatındaki en büyük mutluluk tiner olan bir çocuğa verirsin bazen o iki liranın bir lirasını,böylelikle zaman seni dışına almış olur,yaşadığın yalanın dışına çıkar ve bir an için cebinde kaç paranın olduğunu düşünürsün,sonra hiç-bir-şey olmamış gibi devam edersin o sefil hayatına.Senin bana ucunda yaşı kalmış dökülemeyen gözlerle bakan zamanların varya, ki ben hep yaş olup dökülmek istemişimdir yetim çocukların ellerine,ondan susarım sen bana öyle bakınca,susarım,konuşamam,o gözlere bakmak kadar hiçbirşey huzur vermez bana,ben sende yetimliğimi gördüm,o savrulmuş çocukluğumu gördüm.Der ki bir azeri türküsü '' yar gidenden sonra, ayva kibin sarardım,ölürem, ölürem yar, deryada deryalıklar aybalam,suda oynar balıklar, ne bu sevda olaydı, ne de bu ayrılıklar,ölürem,ölürem yar,yetimem yar .... '' Türkü olup dökülesim var eteklerine , söz olup dizilesim diline,zaten bundan sonrası dünya malıdır gözümde pul değeri yok.Senden sonrası yoktur,senden öteye geçemem ben,senden ötesi adı uzak bir köydür,ölüme yakın,hasrete bağlı bir kazadır,devletin elini eteğini çektiği,haritada yerini gösteremediği,sen olmayınca seçime iddasız giren bir muhtar adayı gibi olurum ben,ne haneme ne hanesine hakim olamam kimsenin,oy çalmak,çalmak benim dişime gelmez,sen türkü oldun benim dilimde,ben nefesim yiterde diyemezsem evlatlarımız der...

Sana da onlara da bir 'erbain' borcum olsun.

A.Nebi Demirtaş

Hiç yorum yok: